Yazarlar

En iyi prestij; kârlılık


31 Ocak 2014

Başlığa bakıldığında ilk aklımıza gelen söz şu olsa gerek; “Tabii ki, ticaretin kuralı kârlılıktır. Kârlılık olacak ki, daha ileriye gidebilelim.” Buna birçok ilave yapılabilir. Ticaretin ikiz kardeşidir kârlılık. Geriye dönüp neler yaptığımıza bir bakalım ki, ne kadar değişim ve gelişim olmuş görelim. 1990’lı yıllarda başlayan perakende ticareti, her geçen gün gelişti ve popüler sektör haline geldi. Şu anda tercih edilen meslekler listesine girdi. O yıllarda en çok personel alınan sektörlerin başında gelmesine rağmen, nedendir bilinmez erkekler için iyi bir iş bulana kadar, kadınlar için evlenene kadar çalışılan sektördü. Günümüzü soracak olursanız, bir arpa boyu yol aldık o kadar.

2000’li yıllara gelindiğinde görüldü ki, büyüme ülke büyümesinin 7-8 katı olarak devam etti. Her geçen gün farklı konseptlerde büyüyen perakende devlet yetkililerinin de dikkatini çekti. Perakende yasası için kollar sıvandı. 2014 yılının başındayız ve bizler hâlâ kollarımız sıvalı olarak bekliyoruz. Her geçen yıl büyümeye devam eden perakende sektörü, 2000’li yılların ortalarına gelindiğinde daha da hızlı büyüdü. Tek bir prestij konusu vardı; bir an önce her yere market açmak. Övünmeler ve şirket büyüklükleri perakende sayılarıyla anılır oldu. Ne kadar marketiniz varsa, o kadar büyüksünüz ve de prestijlisiniz durumu hasıl oldu.

Aynı oranda müşteriyi anlayamaya çalışanlar ve de teknolojik gelişmeleri takip edenler, Y kuşağı hatta Z kuşağını kazanabilenler farklı tarzda perakende noktaları ve aktiviteler yapmaktaydılar. Bunların meyvelerini de, bir sonraki dönemde gördüler. Peki, sadece kriterlerine uygun bir perakende noktası bulup kiralayan veya satın alanlara ne demeli? Tek amacı sayı olarak çoğalarak prestijini artırmanın peşinde olanlar ise, zamanla baktılar ki; kazın ayağı öyle değil. Bu arada perakende sektörü her geçen gün büyüyor büyümesine de, yan yana birçok perakendeci görmeye başladık. Tüketicilerin yüzü gülüyor; çünkü “indirimin dibi yoktur” mantığıyla komşu ne indirim yaptıysa ben ondan daha iyi indirim yaparım çekişmeleri, atışmaları başladı. Kârlılığın iyi olduğu dönemlerde, 30 perakende noktasından 3-5 tanesi zarar bile etse onu telefi edebiliyordunuz. Oysa her geçen gün artan rekabet koşulları, kârlılıkları da düşürdü. İşletme giderleri büyümeye başladı. Hal böyle olunca, bilançolar incelendi ve müdahaleler başladı. Ne mi oldu, nasıl mı müdahale yapıldı?

Önceden bir şubesini kapatan perakendeci, kendi prestijinden kayıp sanırken şimdi avantajlı duruma geçti yani ataların değimiyle, “zararın neresinden dönülürse kardır” dönemi başladı. Zarar edilen perakende noktaları bir bir kapatılmaya başlandı. Tabii ki, bu arada perakende sektörü de durmayıp gelişimine ve değişimine devam etmekteydi. Teknolojiden konseptte kadar değişim yaşanmaktaydı. Bir taraftan da perakendeci bunlara ayak uydurmak zorunda idi. Her zamanki gibi, perakendecilerin işleri çok ama çok zordu. 2012 yılına gelindiğinde perakendeciler, bilançolarını ve kârlılıklarını günlük takibe başlamışlar, artık zarar eden şubeleri kapatmak zorunda olduklarını anlamışlardı. İşte tam burada, tedarikçilerin gözleri de kârlı perakendecilere yönelmişti. Devir değişmiş ve prestijin adı da, “en iyi prestij karlılıktır” olmuştu.

Durum onu gösteriyor ki, bundan sonraki süreçte en iyi ve en kârlı olabilecek yere perakende noktaları açılacak. Kârlılıkları azalan veya zarar eden yerler için ise, tüm vücudu kaplamadan neşter vurulup müdahale yapılacaktır. Kılı kırk yararak, en ince ayrıntısına kadar düşünülerek perakende noktalarına karar verilecek. Araştırmalar daha da derinlemesine yapılacak. Her yönüyle incelenip, bin kere düşünüp,bir kere karar verilecek.