Yazarlar

KÜLTÜR, TÜKETİM VE RAMAZAN


22 Temmuz 2011

İKültür, “insanoğlunun yaşam ve evreni semboller aracılığı ile anlamlandırma yeteneğinin bir sonucu olarak; toplum içinde insanlara aktarılan ve onlar tarafından içselleştirilmiş, dil, din, bilgi, sanat, töre, hukuk, gelenek ve görenek gibi değerlerin bir bütünüdür” biçiminde tanımlanabilmektedir. Bu anlamda her toplumun, kendine özgü sosyolojik, teknolojik, siyasal ve ideolojik boyutları olan, karmaşık bir sosyo kültürel sistemi vardır.
Kültür, insan davranışlarının temelidir. Bireysel ve toplumsal davranışların kökeninde kültürün etkileri vardır. Bireylerin davranış kalıpları kültürden ayrı düşünülemez. Yeme, içmede, eğitim, devlet ve politik yapıda,  tiyatroda, müzikte ve dansta, teknolojiyi kullanmada, sahip olunan inanç sistemi ve kullanılan dilde hep kültürün etkisi vardır. Bunlar, aynı zamanda kültürün bileşenleridir. Yani kültür bu öğelerden oluşur. Kısaca, coğrafya dışında her şey kültürün etkisi altındadır. Hayatın her alanında kültürün izlerini görmek mümkündür.

RAMAZAN KÜLTÜRÜ
Bir pazardaki tüketim kalıpları, yani; kim satın alıyor, ne satın alıyor, satınalma sıklığı, satınalma büyüklüğü, doğru ya da yanlış, kabul edilebilir ya da kabul edilemez kültürel değerler üzerine kurulur. Bu yazıda, kültürün bileşenlerinden biri olan inanç sistemi ya da dinin, tüketim kalıpları üzerindeki etkisine değinilecektir. Biraz daha özel bir yaklaşımla kültürel bir öğe olan dinin, Ramazan nedeniyle yapılan tüketime etkilerine değinilecektir.
Esasen, farklı kültürlere sahip toplumların tüketim kalıpları, sahip oldukları dini gerekler ya da tabulardan etkilenir. Birkaç örnek vermek gerekirse; Cuma günleri balık Katolikler için klasik bir örnektir. Hindular için sığır eti, Müslüman ve Yahudiler için domuz eti birer tabudur. İneklerin kutsal sayılması belki de en iyi bilinen Hindu geleneğidir. Gandi, bunun Hinduluğun en belirgin işareti olduğunu belirtmiştir. Hindu inanışları sadece inekleri korumayı değil, ürünlerinin yiyecek olarak kullanılmasından da kaçınmayı öngörmektedir. Müslümanlığın içki yasağı Coca-Cola gibi firmalar için bir nimettir. Stroa’s ve diğer bazı bira üreticileri Suudi Arabistan’da alkolsüz bira satmaktadırlar. Diğer taraftan Zemzem-Cola’nın pazara sunulması da inançların ve tüketim kalıplarının dikkate alınmasının bir başka yansımasıdır.

ALT KÜLTÜRLER FARKLI TÜKETİM KALIPLARINA SAHİPTİR
Müslümanlar tükettikleri ürünlerin “helal” olmasına yani dini gereklere uygun bir biçimde hazırlanmasına özen gösterirler. Bu bağlamda, gerek kendi ülkelerinde gerekse de yabancı ülkelere gittiklerinde bu konuya hassasiyet gösterirler. Diğer taraftan Yahudiler’de tükettikleri ürünlerin “koşar” belgesine sahip olmasını arzu ederler.  Bu nedenle firmalar ürünlerini pazarlamak için kalite belgesi yanında “helal” ve “koşar” belgelerine de sahip olmak isterler. Bu genel tanımlamanın dışında her kültür ayrıca kendi içerisinde daha spesifik özelliklere sahip alt kültürlere sahiptirler. Bu alt kültürler de daha farklı tüketim kalıplarına sahiptirler.
Ramazan, Müslümanlıkta en kutsal ay olarak kabul edilmektedir.  Müslümanlar, bu ayda ibadetlerini yoğunlaştırırlar. Ramazan’ın en belirgin özelliği ve aynı zamanda İslam’ın da şartlarından biridir “oruç tutmak” tır. Ramazan’da Müslümanların bir ay boyunca oruç tutmaları dinin gereğidir. Ramazan hazırlıkları çok daha önceden başlatılır. Özellikle; perakendeciler, bu ayda tüketilecek ürünler için önceden hazırlık yaparak bu ürünleri mağazalarında hazır bulundururlar.

RAMAZANA ÖZEL
VİTRİNLER
Perakendeciler, Ramazan ayında mağazalarını ve özellikle de gıda reyonlarını farklı bir biçimde düzenlerler. Özellikle bu ayda satılacak ürünlerin bulundurulmasına daha fazla özen gösterirler. Bunları bulundukları reyonlarda ya da mağazalarının farklı yerlerinde özenle sergilerler. Mağazalarda bir bayram ve şenlik havası hakimdir.
Araştırmalar, Ramazan’da perakende satışların arttığını göstermektedir. Ramazan’ın ilk günlerinde özellikle gıda satışlarının, son günlerinde ise bayramlık giyim satışları ile Bayramda tüketilecek şeker, çikolata ve kahve gibi ürünlerin satışının arttığı gözlenmektedir. İnsanlar, oruçlu oldukları sürece hissettikleri açlık ve yaşadıkları manevi havanın da etkisiyle en iyi iftar sofralarının hazırlanmasına özen gösterirler. İftar sofralarının “kuş sütü, kuru üzüm” tanımlamasıyla mükellef olmasını isterler. Yapılan araştırmalar, insanların oruçlu iken daha fazla satın aldıklarını da ortaya koymaktadır.
Türkiye’de Ramazan’ın bir başka özelliği ise sofralarda yöresel yemeklerin de yerlerini almasıdır. Her bölgenin kendine özgü yöresel yemekleri Ramazan’da mutlaka yapılır. Bu, aynı zamanda yemek kültürünün devamı açısından da önemlidir. Ramazan’da pişirilen yemekler bölgesel tüketim alışkanlıkları ile yakından ilgilidir. Yani, Güney’de, Karadeniz’de, Orta ve İç Anadolu’da, Ege’de, Trakya’da, Akdeniz’deki farklı tüketim alışkanlıkları Ramazan’da da özelliğini korur. Bazı bölgelerde hamur işleri, bazı bölgelerde zeytinyağlılar, bazı bölgelerde ise et ağırlıklı mönüler Ramazan sofralarında da hakimiyetlerini devam ettirirler.

RAMAZAN PİDESİ
VAZGEÇİLMEZDİR
Ramazan’da fırınlarımıza da çok büyük görevler düştüğünü belirtmek gerekir. Ramazan sofralarında değişik pidelerin ayrı bir yeri vardır. İnsanlar bir-iki saat öncesinden kuyruğa girerek sıcak pidelerini ya da daha önceden malzemelerini verdikleri ve fırında pişirttikleri güveç ya da başka yemeklerini alırlar. Bu iş, iftar vaktini sabırsızlıkla bekleyenler için  bir vakit geçirme aracıdır da aynı zamanda.
Belirtmek gerekir ki Ramazan sofralarından bahsederken ipin ucunun kaçırılmaması önemlidir. Gün boyu aç kalındıktan sonra midenin birdenbire tıka basa doldurulması tehlikeli olabilir. Bu nedenle gerek iftarda gerekse de sahurda yemeğin uzun sürede yenilmesine dikkat edilmelidir. Mevsim de dikkate alındığında yeterli sıvının alınması gerekir. İftardan sahura ve hatta yatıncaya kadar belirli aralıklarla bol, bol sıvı içecekler tüketilmelidir.
Bu güzel sofralardan bahsederken, ülkemizde çok geniş bir kesimin de ekonomik sıkıntı yaşadığını ve ihtiyaç sahibi olduklarını unutmamak gerekir. Bu nedenle en üst seviyede bir dayanışma örneği gösterilerek; özellikle ihtiyaç sahibi insanlara zekat ve sadaka olarak da her türlü desteğin usulüne uygun bir biçimde ve zamanında sağlanmasına dikkat edilmelidir.
Ramazan’ın ülkemiz ve insanlık için iyilik ve güzelliklere vesile olmasını diler, hepinizin Bayramını en içten dileklerimle kutlar, saygı ve sevgilerimi sunarım.  Kalın sağlıcakla.