Yazarlar

Hem alaylı hem mektepli 


12 Şubat 2018

Her ikisi birlikte en isabetlisidir. Ancak diplomanın tek başına iş yapmadığı da inkâr edilemez bir gerçektir. Diploma işe girişin ilk günü dikkate alınır, sonra dosyada yerini bulur. Daha sonra da sadece performansın karnesi ortada kalır. Bir çalışan, kendi alanında işletme içindeki herkesten daha fazla mesleki bilgiye  hakim olmalıdır. Vazgeçilmez olmanın birinci koşulu budur. İyi bir meyve sebzeciden, iyi bir kasaptan, iyi bir kasiyerden ve iyi bir depocudan kimse kolay kolay vazgeçemez.

Çalışanın fedakârca sahiplendiği bu meslekler yönetici desteğine de ihtiyaç duyarlar. Bilgiyi saklamak yerine, astların hangi bilgilere ihtiyacı olduğu da sorgulanmalıdır. Zaten fazla bilginin de gereği yoktur. Elde çok çeşitli veri olabilir. Bunları bütün çalışanların önüne yığmak, faydadan çok zarar getirir.

Her çalışana, hangi verilerin gerçekten bilgi niteliği taşıdığına şef karar verebilir.

İşte bu da amirin ihtiyacı olan en önemli uzmanlık konusudur. 

Hedefler koymak ve bunlara ulaşılmasını sağlamak da bu görevin devamıdır.

Yetmez ! Hedefler kolay ulaşılabilir olmamalıdır. Çaba gösterilmeden ulaşılan hedef hatalı tanımlanmış demektir. Veya gerçekçi olmayan ve hiçbir zaman ulaşılamayacak olan hedefler motivasyonu azalttığı gibi hedefi koyana karşı güveni de yok eder. Hedefe ulaşanla, ulaşamayanın farkı ortaya iyi konmalıdır. Yani suyu getirenle, testiyi kıran aynı tutulmamalıdır.

Net tanımlanmış hedefler her çalışana bu beklentileri kendi performansıyla karşılaştırabilme ve otokontrol yapabilme imkânı sağlar. Sonuçta, insanlar da, şirketler de hedefleriyle büyürler.  

 Başarılı yönetici, etrafına topladığı kadronun kalitesiyle ölçülmelidir. 

Ancak küresel alışkanlık haline gelen bu standart bizim ülkemizde çok rastlanan bir durum değildir. Astlarını rakip olarak görüp, kendisini onlardan koruma içgüdüsü ile çalışanlarda ortalama bir seviyeyi yeterli görenlerin sayısı hiç de az değildir. Bir işletmeyi terk eden çalışanlar, hep performansı yüksek kişilerden  oluşuyorsa, bu zararın faturası mutlaka üst yöneticiye kesilmelidir. Etkili yönetici etrafına işin kavgasını verecek, gerektiğinde muhalefet edecek kişileri toplar. Dalkavuklar ordusundan asla verimli iş çıkmaz.

Şirket toplantılarında susanlarla veya amire methiyeler düzenlerle, şirketi ileriye taşıyacak fikirler üretilemez.

Yönetenlerin ihtiyaç duyduğu bilgilerin büyük kısmı ise işletmenin dışındadır. Benchmarking (kıyaslama) ihtiyacı buradan doğmuştur. Dünyanın en başarılı şirketleri bile bunu yaparken, bazı rakiplerinin buna gerek duymaması da o başarılı şirketlerin şansıdır. Zira başarılı iş insanları, sadece fikirleri ile değil, özellikle uygulamaları ile öne çıkarlar.

Peki, bu başarılı uygulamaları nasıl göreceğiz?

Bakmak ile görmek farklıdır. Bakmak için göz yeterlidir. Ama görmek için göz yeterli değildir. Başka bir ‘merkez’in daha desteği gereklidir. Beyin olmadan ‘görme’ fonksiyonu gerçekleşmez. Gözü olan canlılar, beyinleri olmasa da bakabilirler ama görmeleri için mutlaka bir de beyin gerekir.

Bu da yetmez!

İnsan olmanın ilk koşulu eğitilmiş olmaktır. Bilgilendikçe baktığımızı daha iyi görebiliriz. Dolayısıyla baktığını görmek, anlamak, kıyaslamak ve yorumlamak için sürekli eğitim şarttır. İyi görmeye yönlendirebilen eğitimci yöneticilere ve/veya eğitim kurumlarına, hem alaylı hem de mektepli çalışanların ihtiyaç duyması bundandır.

ERCÜMENT TUNÇALP