Yazarlar

‘Ders almam, ders veririm’ zihniyeti


08 Aralık 2017

Baştan kaybettiren bu zaaf, sadece kişinin kendisine zarar verse ‘oh olsun’ bile denebilir. Ancak başında bulunduğu kurum veya içinde yer aldığı ekip de olumsuz etkileneceği için, bu zihniyetle toplumsal mücadele gerekmektedir.

Milli takım teknik direktörü bir basın toplantısında “ben ders almam, ders veririm” demişti. Ancak bir süre sonra ‘mekân basma’ gibi basit bir eylemden dolayı işini bırakmak zorunda kaldı. Demek ki, en azından ‘eleştirilere dayanıklılık’ ve ‘beşeri ilişkiler’ konularında eğitim alsa iyi olurmuş.

Hele eğitimci ve öğretici pozisyonundaki insanların sürekli ders almaya ihtiyaçları vardır. Zira almadan vermek Allah’a mahsustur.  

İş hayatımızda patronlar için de aynı şey geçerlidir. Bazıları geniş danışman kadrolarından faydalanmayı ve iyi profesyonellerle çalışmayı tercih ederlerken,

her şeyin en iyisini bilen(!) patronlar, sadece verdikleri emri yerine getiren kadrolarla yürümeyi seçmektedirler. Sonra da olanları sektörün tamamı görüyor zaten.

Perakende Sektöründe 40 yılı doldurdum. Hâlâ ders almayı sürdürüyorum. Hem de sadece üst yönetici pozisyonunda olanlardan değil, hizmet reyonlarındaki tecrübeli kasaptan, manavdan ve şarküteri sorumlularından. Aldığım bilgilerin doğruluğunu test etmek üzere iki üç yıllık genç çalışanların taze fikirlerini de dışarda tutmuyorum.

İnteraktif eğitimi sevmemin en büyük nedeni; sınıfı canlı tutmak kadar, kendimi de taze tutmak içindir. Zira dünya o kadar hızlı değişiyor ki, üç beş yıl önceki bazı doğrular devre dışı kalmış olabiliyor. İşte bu sayede gelecek bir itiraz yolunuzun aydınlanmasına katkı sağlayabiliyor.

“Vay sen benim hatamı yüzüme vuracak kalibrede misin?” yanlış saplantısı artık iyice devre dışı kalmıştır. Çünkü uslu çocukların devri geçmiştir. Fikirleri çarpıştıracak kalitede, özgüveni olan gençlerin sayısını artırmaya ihtiyaç vardır. Peki bu atmosferi kimler sağlayacaktır?

Devamlı öğrenen ve öğrendiklerini öğüterek gençleri besleyen bir eğitici-yönetici grubu devreye girmek zorundadır.

 Böyle olmazsa ve sadece narsist kişiliklere bu görevler terkedilirse, ister devlet olsun, ister şirket olsun yerinde saymaya mahkûmdur. Çevremizde bu konuda yeteri kadar örnek bulunmaktadır.