Yazarlar

Fiyat farkı faturaları kimin tercihi?


04 Ekim 2013

Fiyat farkı, prim ve hizmet faturaları, yerli yerinde kullanılmak şartıyla ticari hayatın gerekleri sayılabilir.  Ancak uygulama alanı sınırlı kalmak şartıyla…

Tedarikçi bir ürünü satarken, fiyatın, iskontonun, vadenin belli olmama ihtimali yoktur.

Sadece performansa bağlı ciro priminin, indirim kampanyalarındaki satış miktarına uygulanacak aktivite iskontolarının ise yaşanarak görülmesi gerekmektedir.

Ayrıca mağaza içinde yapılacak reklam hizmeti ve her türlü raf bedeli ile yeni mağaza katılım bedelinin de hizmet faturasına bağlanması çok doğaldır.

Anormal olan; her alışverişin bir kısmının faturada şekillenmesi, diğer kısmının da perakendeci zorlanarak fiyat farkı faturasına bağlanmasıdır.

Son zamanlarda bu uygulama o kadar artmıştırki, neredeyse genel kural haline getirilmiştir.

Peki ticaretin bütün kuralları baştan belli olmasına rağmen, uygulamanın bir kısmı neden sonraya bırakılmaktadır acaba ?

İşin mali ve vergi boyutunu tamamen dışarda tutarak ve sadece yerel perakendeci- tedarikçi ilişkilerini izleyerek, bu işin ticari getirisinin kime yaradığını inceleyelim.

1- Tedarikçi faturayı kestiği andan itibaren valör çalışmaya başlar. Cari hesapta tedarikçinin alacaklı gözüktüğü rakam, fatura tutarlarının toplamıdır. Bu tutarı düşürecek olan ise fark faturalarıdır ama genelde bu faturaların kesilmesi mutabakatı gerektirdiğinden işlem gecikmektedir. Bilhassa geciktirenlere de çok rastladım.

2- Büyük tedarikçiler baştan vadeli çek aldıklarından veya ödeme vadeleri kısa olduğundan, çoğu zaman fark faturaları kesildiği anda tahsilat gerçekleşmiş ve tedarikçi borçlu duruma geçmiş oluyor. Şimdi buradan soruyorum; normal durumda tedarikçi perakendeciye borçlu kalabilir mi ?

Fiyat farklarına ve iadelere ait işlemler gecikmez veya geciktirilmezse kalamaz.

3- Bu işlemler içinde sadece faturaya bağlı olmayan, rakipteki düşük fiyatlar için kesilen cezalar, hatalar karşılığında düzeltmeler, performansa uygulanan kesintiler gibi birçok sebep birbirine karışmakta ve cari hesaplar içinden çıkılamayacak hale gelmektedir.

Peki bu bilindiğine göre, işlemin sadeleştirilmesi neden tercih edilmez acaba ?

Çünkü olası hatalar ve bu kaos durumu sadece perakendeci için risk oluşturmaktadır ve ucu kendisine dokunduğu her zaman tedarikçinin itiraz hakkı vardır da onun için…

4- Perakendeci kayıpları sadece rakamsal hatalarla sınırlı kalmayıp, unutkanlık ve denetim eksikliği sebebiyle, fark faturalarının bir kısmının buharlaşmasını da ihtimal dahilinde tutar.

5- Suistimale açık tarafını da görmezden gelemeyiz.

6- Şimdi gelelim yine kuvvetli tedarikçilerin bazı perakendecileri kullanarak spot piyasaya mal aktarmalarına. Zira aynı uygulama burada da karşımıza çıkıyor.

Sektörün en çok şikayet ettiği ve fiyat istikrarını bozan bu durum, daha çok satış demek olduğundan önlenmesi kolay değildir. Ancak tedarikçi bu işin faili olduğunu saklamak üzere aracı kullanmak durumundadır. Aracının deşifre olması durumunda da ona kestiği faturayı diğer müşterilerine delil olarak göstermelidir.

Bu çerçevede perakendeciye ürünü 10 tl ye faturalayacak, perakendeci pazara 5 tl ye satacaktır. Aradaki 5 tl fark daha sonra tedarikçiye fiyat farkı olarak dönülecektir. Böylece tedarikçinin satışı artacak, perakendeci ise mağaza satışlarına ilaveten bu toplu satışla daha üst kotadan prime hak kazanacaktır. Ne güzel saadet zinciri değil mi ? Kesinlikle böyle değildir ve tek taraflı mutluluktur bu.

Sebepleri:

a) Yardımcı olduğu spot piyasa, rekabette bu işe alet olan perakendeciyi de vurmaktadır.

b) Perakendeci kamyon bazında ve ana deposuna uğratmadan bu işlemi yapıyorsa kayıplar yukarda belirttiğim risklerle sınırlıdır.

c) Ancak önce deposuna çekiyor ve mağazada satmak üzere aldığı stoklar ile karıştırıyorsa, birde mağazada satamadığı ürünleri de spota veriyorsa vahki vah. Onun kayıpları sınırsızdır.

d) Bunu bilen tedarikçi bütün satış zorluğu çektiği ürünleri bu perakendeciye verir ve satılamayan stokları da hiç dert etmez. Çünkü dertlerini perakendeciye devretmiştir.

Nasıl olsa perakendeci sıkıştığı anda ya raf fiyatını düşürecek ya da belli olan tarifeden toptan kanala aktaracaktır.

Ben bunlara sözde uyanık tedarikçi diyorum. Ve de bunlardan iyi iş ortağı çıkmayacağını söylüyorum. Zira ticaretin sürdürülebilir olması gerekir. Ne yazıkki bu ilişkiyi uzun seneler sürdürebilen taraflara sık rastlıyoruz. Ancak sonsuza kadar sürdürmeleri mümkün değildir.

Küresel ve ulusal zincirlere uygulayamadıkları bu sistemi yerel perakendecimize reva görenler unutmamalıdırlarki; artık yolun sonuna gelinmiştir.

Ayrıca yeni perakende yasasında bu işlemlerin tarifi de mutlaka yapılmalıdır.

Yıl başlarında yapılan sözleşmelerde, alınacak bütün ticari ayrıcalıkların faturada gösterilmesi, sadece sonradan ortaya çıkacak sahnelerin fiyat farkı faturasına yansıtılması yasada yer almalıdır.