Yazarlar

Gelişim süreçlerindeki katalizör: Demokratik katılımcılık


16 Kasım 2012

Gelişim, bütün canlıların ve onların yaşam alanlarındaki her türlü hareketliliği değişimi/dönüşümü ve olgulaşmayı ifade eder. Sürdürülebilir büyüme süreçleri ise gelişimin diyalektik evrelerinin bir izdüşümüdür.

Demokratik katılımcılık ise bireylerin içinde bulundukları yaşam alanlarındaki karar süreçlerine dolaylı yada dolaysız olarak müdahil olabilmek /katılabilmektir. Gelişim ve sürdürülebilir büyümenin bu diyalektik evrelerine etki eden birçok etmenin içerisinde Demokratik katılımcılığın rolünü irdeleyelim;

İster bireyin, ailenin ve toplumların gelişim süreçlerini, ister şirketlerin, kurumların, sivil toplum örgütlerin v.b. gelişim süreçlerini gözlemleyelim her iki yaşam alanında da demokratik katılımcılığın gelişim ve büyüme süreçlerinin vazgeçilmez önemli kilometre taşları olduğunu görürüz. Aile yaşamında bireyin, çocukluk sürecinden gençliğe uzanan gelişim yolculuğunda ailedeki demokratik referanslar karşımıza kişilik / karakter özellikleri olarak ortaya çıkar. Aile yaşamında bireyin pedagojik gelişim süreçleri izlendiğinde bireyin demokratik katılım süreçleri ile ailenin karar süreçlerine katılımda, öneri ve eleştirilerin paylaşımda girişimcilik yönlerini geliştirdikleri gözlemlenmiştir.

Konu başlığımızı kurumsallaşma süreçlerindeki işletmelerimizin yönetim tarzlarında tanımlayalım;

Geleneksel perakendeciliğin organize perakendeciliğe evrilmiş ve evrim sürecini sürdüren yerel organize perakendeciler olarak büyük ölçüde aile şirketlerinden oluşmaktadır. Aile şirketleri olarak yönetim tarzında ekonomik verimlilik temelinde kanun ve kurallarla, hesap verebilme, denetleme, temsili görev, kontrol ve açıklık temelinde kurumsal yapılanma süreçleri sürdürülmektedir. Ancak önemli ölçüdeki şirketlerimizin yönetim uygulamalarına baktığımızda kurumsallaşma süreçlerine rağmen gelenekçi aile şirketi yönetim tarzı alışkanlıklarımızın etkili olduğunu görürüz. İşletmelerdeki bu gelişim ve sürdürülebilir büyüme süreçlerinde, yeni yapılanmaların her safhasında demokratik katılımcılık esas alınmalıdır. İşletmeler, büyük sermayeler ve emeklerle risk alınarak hizmete sunulan önemli  yatırımlardır.

Perakende sektörü, hizmet üretme temelinde insan odaklı çalışan bir ticari sahadır. İşletme yönetimi bu sahada oluşturduğu takım oyuncuları ile en kaliteli hizmeti sunmaya ve kazanmaya odaklanmıştır. Müşteri memnuniyeti temel kuraldır. Ancak müşteri memnuniyetine giden yol personel memnuniyetinden geçmektedir. Dolayısıyla işletme yöntemi bütün yatırımlarını emanet ettiği, kazanmayı ise performanslarına odakladığı takım oyuncularıyla ekip ruhu oluşturmayı ve birlikte yönetmeyi esas almalıdır.

İşletme yönetimlerinde ki bu hassas kırılma noktasında demokratik katılımcılık kendisini dayatmaktadır. Kurum kültürünün ve aidiyet duygusunun oluşumunda, girişimcilik ve yaratıcılık ruhun gelişiminde “Biz” olabilme çoğulculuğunu yakalamada her bir personel takım oyuncusu olarak şirket için çok önemlidir. Ona güvenildiği ve onun şirketi için önemli olduğu duygusu ona hissettirilmelidir. İşletmelerin herhangi bir departmanında yaşanan bir sorun ve bu sorunun çözümünde yada departmanın daha etkili / verimli kılmasında o departmanın her bir oyuncusunun eleştiri ve önerileri mutlaka alınmalı ve de kararlaşma süreçlerine ortak edilmelidirler.

Perakende sektörünün kanayan bir yarası olarak işletmecilerin önünde çözüm bekleyen önemli bir sorun olarak duran, personel sirkülasyonu ve perakendeciliğin bir ‘meslek olarak görülmemesi’ olgusu nereden beslenmektedir? Bu sorunu yalnızca sektörün çalışma saatleri / ücret politikaları v.b. nedenlerle izah edebilmek yeterli midir?

Bu sorunun oluşmasında işletmelerin kurumsallaşmaya ve demokratik katılımcılığa karşı mesafeli duruşlarını yaşamsal rolü gözardı edilebilir mi…

Unutulmamalıdır ki pedagojik açısından bireyin üretim ilişkileri gözlemlendiğinde  “yapılacak her bir işe dair alınacak kararda birey ne kadar karar sürecine katılmışsa genel olarak o oranda katkı sunma ve sahiplenme eğilimi” gösterdiği görülmüştür. Yine unutulmamalıdır ki bireyin iş gelişimi için (ona hata yapma payı bırakılarak) yetki ve sorumluluk verilerek denetlenmesiyle nitelik kazandırmak mümkündür.