Yazarlar

İş hayatı ve akıllı telefonlar


18 Ekim 2016

Akıllı telefon, yerinde kullanıldığı zaman iletişim ve takip kolaylığı açısından zaman yönetimi daha etkin hale geliyor ve işleri ofis dışından yürütmek de mümkün oluyor.

Bu bakımdan, teknolojinin gelişmesiyle birlikte kendi işlerini bir bilgisayar ve bir de akıllı telefon yardımıyla vapurda, metrobüste ve kahve zincirlerinde sürdüren iş adamları konumuz dışındadır. Elbette onlar bu kolaylığı verimli bir şekilde hayatlarına monte edebilirler.

Biz burada iş hayatımızı olumsuz etkileyen; sahada hem bedenen çalışmasını hem de dikkat sarf etmesini beklediğimiz insan kaynağının verim kaybından bahsedeceğiz.

Evime yakın bir indirim mağazası var. Dükkânın dış yan kısmında günün her saati telefonuyla meşgul olan çalışanlara rastlamaktayım. Bu mağaza formatının en önemli özelliği minimum sayıda elemanla çalışmak zorunda olmasıdır. O zaman ya kadroda ve giderlerde şişme vardır ya da satış alanında aksayan durumlar söz konusudur. Her ikisinin sonucu da verimsizliktir.

Biraz ilerde bir de semt pastanesi bulunuyor. Öğle yemeği servisi de olduğu için 3-4 garson çalışıyor. O yoğun saatlerde en az iki çalışan her daim ellerindeki oyuncakları ile meşguller. Hele bir tanesi servisin yapıldığı koridoru tıkıyor ve tepsi ile gelen arkadaşlarının geçişini de zorlaştırıyor. Şimdi gözler önünde cereyan eden bu olumsuz tabloyu yönetici veya patronun görmemesi normal midir?

Bir iş yerindeki en yüksek gider kalemi çalışan ücretleridir. O zaman eleman sayısının ve kullanım şeklinin iyi planlanması ve iyi kontrolü gerekmez mi?

İnsan kaynağının kötü kullanılması en önemli verimsizlik sebebidir. Mesai suistimalleri de ‘kayıp-kaçak-fire’ kapsamında değerlendirilmelidir. Personelin iş başında gözükmesi ve devamlılığının iyi olması performansının da iyi olacağı anlamına gelmez. Burada sadece telefona harcanan zamandan kaynaklı kayıplardan bahsediyoruz. Daha onlarcasını da gündeme taşıyacağız.

Mesai saatleri içinde; iş yeri ve iş düzenini bozucu nitelikte özel cep telefonu görüşmelerinin yasaklanması; SGK görüşüne ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bu konudaki kararına göre şekilleniyor. Oysa her yatırımcının kendi iş disiplini çerçevesinde oluşturacağı prosedürlerle oluşmalıdır. Zira sektörel şartlar farklıdır.

İnsan haklarına ve haberleşme özgürlüğüne aykırı olarak değerlendirenlere verilecek cevap ise bellidir. İşverenin hakları daha mı az önemlidir?

Ameliyata giren doktordan, madene inen işçiden, maça çıkan profesyonel futbolcu ve hakemden diğer çalışanların farkı olamaz ki. Üstelik yemek ve çay molaları istisna tutulabilir, acil konularda şirket hattından çalışanlara ulaşılabilir. Ve böylece haber alma hürriyeti kısıtlanmamış olur. Bir de bunun kronik hastaları var ki; önlem almak o kadar kolay olmadığından maalesef iş akdi feshine kadar gidilmelidir. Aksi takdirde o kişiyi fazladan çalıştırıyorsunuz ve parayı sokağa atıyorsunuz demektir. Bazı insanlar için bu bir bağımlılıktır. Örneğin bir gün Kadıköy iskelesinden vapura bindim. Yanımda oturan ve telefonla konuşan bir gencin işe gittiği anlaşılıyordu. Beşiktaş iskelesine indiğimiz an konuşma devam ediyordu. Sürenin en az yarım saat olduğunu ve hâlâ görüşmenin devam ettiğini düşünürsek, gencin bu alışkanlığı mesai saatinde de kolay terk edebileceğini varsayamayız.

Bazı akademisyenlerin, benim bu görüşüme katılmayıp, “işçinin yaptığı işin öncelikleri dikkat ve konsantrasyon gerektiriyorsa yasaklansın” kabilinden şarta bağlama gayretleri vardır. Oysa dikkat ve konsantrasyon gerektirmeyen bir iş kolunu ben bilmiyorum.  Elbette rafa ürün dizen personel ile direksiyondaki şoför arasında bir fark olabilir ama telefon kullanımını serbest bırakacak kadar değil.

Bu konudaki anlayış farkımızı ortaya koymak bakımından spor sahalarından bir örnek vermek istiyorum. Fenerbahçe Teknik Direktörü Dick Advocaat; antrenman saatine kadar telefonu elinden bırakmayan ve çalışma biter bitmez tekrar kullanmaya başlayan Ozan Tufan ile çalışmasının zor olduğunu açıkladı. Mesai dışındaki durum olmasına rağmen, bunun dahi konsantrasyon bozucu tarafına dikkat çekmiş oluyor.

Dolayısıyla çalışanların bilmesi gereken de; yeni nesil teknolojilerin ve aşırı sosyal medya kullanımının artık çalışanları işinden edecek bir mecra haline geldiğidir.

Patronları ilgilendiren kısmı ise; sosyal medya araçlarının işletmelerin enerjisini sömürdüğü gerçeğidir. ‘Mağaza Kayıpları’ içinde önemli bir başlık olarak sorgulanmalıdır.

Rusya’da yapılan bir araştırmada; 2013 yılında sadece sosyal medyanın ülke ekonomisini 10 milyar dolar zarara uğrattığı tespitine yer verilmiştir. Demek ki ortada önemli bir kaçak vardır ve her işletmenin kendi kaçağının peşine düşmesi de hayati derecede önemlidir.

 

ERCÜMENT TUNÇALP