Yazarlar

Markette son kullanma tarihi geçer mi?


19 Temmuz 2016

İyi stok yönetimi varsa, mal kabulünde tarih kontrolü yapılıyorsa, ömrünün yarısını geçmiş olan ürün kabul edilmiyorsa ve FIFO kuralına uyuluyorsa (ilk giren ilk çıkar), o perakendeci de SKT problemi yaşanmaz.

Gıda perakendecisinin önemli sorunudur; ama söylediğim gibi önlenmesi hiç de zor değildir. Maalesef buna rağmen önlem alamayanların sayısı da hiç az değildir.

Geçen gün bir mağaza zincirinin marketine gittim. Meslektaşımız olan uzman arkadaşlar planogram hazırlığı için oradalardı ve beni de fikir almak üzere davet etmişlerdi. Şehrin en merkezi lokasyonunda yer alan market 100 metrekare satış alanına sahipti.

Ürün stokları gözüme fazla geldiği gibi bazı aynı ürünlerin üç farklı yerde teşhir edildiğini fark ettim. Fazla stoğu mağaza içine yaymışlardı. Sebebini sorunca; lojistik merkezin koli bazında siparişi şart koştuğunu öğrendim. Herhangi bir ürünü işaret ederek standardını sordum. 1 kolide 6 paket ve her pakette 24 adet ürün olduğunu öğrendim. Yani toplamı 144 adetti. Bu ürünün diğer 2 çeşidi için de durum aynıydı. Felaketin boyutunu iyi anlamanız için 24’er adedin de bu şube için fazla olduğunu söylemeliyim. Mağazaya gelen her ürün çeşidi için de, standartlar değişik olsa bile aynı mantığın geçerli olduğu anlaşılıyordu.

Genelde stoğu fazla bulursam hemen tarih kontrolüne geçerim. Onlarca tarihi geçmiş, yüzlerce de tarihi dolmak üzere olan ürün tespit ettim. Tarihi geçenler arasında 20-25 adet, raf ömrü 5 ay olan uht süt de vardı. Gecikmenin süresi de  anlaşılsın diye altını çiziyorum.

Dikkatini planograma vermiş olan arkadaşlarıma; bu mağaza için o çalışmanın  henüz erken olduğunu, daha öncelikli problemlerin halledilmesi gerektiğini belirttim.

Şimdi bu örnekten hareket ederek aksamanın taraflarını, nedenlerini inceleyelim ve çözümleri ortaya koyalım ki, aynı durumda olan meslektaşlarımıza katkımız olsun.

1- Örnekteki lojistik merkez güya işin kolayını bulmuş ve “bu mal benden gitsin de ne olursa olsun”  moduna girmiştir.

2- Satınalma departmanı şubelere gidip sorunu tespit etmemiş ve ürün standartlarının düşürülmesi için tedarikçi ile görüşmemiştir.

3- Satış departmanı için söylenecek çok söz var. Lojistik merkeze, “burası depo değil mağazadır, satış hacmi üzerindeki malı alamam” dememiş. SKT kontrolü diye bir çalışma yapmamış, daha da kötüsü malın mağazaya kabulü esnasında da bu kontrolün yapılmadığını ifade etmiştir.

4- Tedarikçi de sorumludur. Çünkü satış noktasının bayat ürün satması en çok markanın sahibini ilgilendirir. Kimseden teklif gelmese bile küçük dükkânları düşünerek koli standartlarını düşürmeleri gerekirdi. Ve satış noktalarına sık sık giderek raflardaki eskiyen ürünleri zamanında değiştirmeleri asli görevleridir. Bir çoğunun tarihi geçmiş ürünleri iade aldıklarını biliyorum. Demek ki müşterinin son güne kadar veya SKT’den 2-3 gün önce ürünlerini alması tedarikçi için sorun teşkil etmiyor !

Müşteri ürünü aldığı gün tüketmeye mecbur mu?

Görüldüğü gibi tarafların tamamı kusurludur. Eğer birisi bile görevini doğru yapsaydı şimdiye kadar bu bozulan zincir çoktan tamir edilmiş olurdu.

Bir ana depoya veya mağazaya raf ömrünün 2/3 ünü doldurmuş bir ürün giremez. 6 ay ömrü var ve 4 ayını doldurmuşsa veya 6 gün ömrü var ve 4 gününü doldurmuşsa  ürünün kapıdan dönmesi gerekir. Bu prosedür büyük perakendecilerin tamamında çok iyi işliyor.

Peki, onların kapısından dönen, yaşını başını almış mallar nereye gidiyor dersiniz?

Kontrolü yapmayan ve bunu kafaya fazla takmayan perakendecilere…

Bu tip küçük mağazalarda gereksiz fazla stok rafları işgal ediyorsa, talebi olan ve ihtiyaç duyulan diğer çeşitlere yer kalmaz. Bu durumda da isabetli planogram yapılamaz. İşte bazı satış noktaları için henüz erken deme sebebim budur.

Zaten bazı tedarikçiler bilerek satış noktasını mala boğarlar ki; perakendeci bu dertten kurtulmak için her yeri kendi ürünleriyle doldursun. Bu tuzaktan da korunmak gerekir. Zira yine rafın planını yapamazsınız.

Aslında gelişmiş ülkelerde iş ortakları birbirini güç duruma sokacak hamlelerden kaçınırlar. Ülkemizdeki küresel tedarikçilerden doğruluğu teyit edilebilir. Ancak bizde maalesef durum böyle değildir. Hatta yukardaki örnekte belirttiğim gibi aynı işletmenin içinde birbirlerinin iç müşterisi durumunda olan departmanların bile bu ilişkileri defoludur. Kalemize giren golün rakibin ayağından veya kendi takım arkadaşımızın ayağından gelmesi neticeyi değiştirmez. Gol goldür!

Elbette üst yönetimler de bu ihtimali bertaraf edemedikleri durumlarda kusurludurlar.

ERCÜMENT TUNÇALP