Perder Dergisi 42. Sayı - page 123

pazar
121
“Bir tarafa market, bir tarafa borsa fiyatı konuyor”
Şeker fiyatlarının dünya fiyatlarına göre yüksek olduğuna dair
zaman zaman basında yer alan haberler şehir efsanesinden ibarettir.
Bize göre, ihtiyaç duyuldukça pompalanmaktadır. En başta bu tür
haberlerde yapılan kıyaslamaların mecrası farklıdır. Bizim ülkemizdeki
raf fiyatlarıyla Londra Borsası’ndaki şeker fiyatları üzerinden sürekli
bir karşılaştırma yapılmaktadır. Atatürk Bulvarı’ndaki bir marketin
raf fiyatını baz alıyorsan, onu ancak Londra’daki bir bulvar üzerindeki
marketin etiket fiyatıyla karşılaştırabilirsin. Ancak bizim basınımızda
zaman zaman çıkan haberlerde öyle yapılmıyor. Bir tarafa market fiyatı
bir tarafa borsa fiyatı konuyor ve bakın pahalı deniyor. Hayır, efendim
öyle bir şey yok. Önce şunu söylemem lazım; dünya borsa fiyatlarıyla
ülkelerin iç tüketim fiyatları aynı şeyi ifade etmez. Şeker borsasındaki
fiyatlar navlunsuz ve iç tüketim öncesi vergilerden arındırılmış
fiyatlardır. Kaldı ki, borsa fiyatı kamış şekerinin fiyatını ifade eder.
Ülkemiz iç tüketim fiyatı açısından Avrupa ülkeleri ve diğer kıtalardaki
bazı ülkeler ile kıyaslandığında bizim tüketicimizin, bazı haberlerde
ifade edildiği gibi dünyaya göre üç dört kat pahalı şeker tükettiği, dört
beş kat abartıdır.
Örnek olsun diye iki sene önce yaptığımız çalışmayı sizinle
paylaşabilirim. Kaldı ki, bu fiyatlar üç aşağı beş yukarı aynı seviyededir.
İşin doğrusu şudur; dünyanın en pahalı şekerini Zimbabweliler
tüketiyor. Şekere perakendede ton başına 3.744 $ ödüyorlar. Elbette
biz, kendimizi Zimbabwe’nin durumuyla karşılaştırmayacağız. Biz,
muadillerimize ya da içinde yer almak istediğimiz ekonomik topluluğa
bakacağız. Orada da durum şu; Fransızlar şekere ton başına ortalama
(KDV hariç) 1916 $, Finliler 1.828 $, Norveçliler 1.740 $, Almanlar ve
Avusturyalılar 1.586 $, İsveçliler 1.564 $, Belçikalılar 1.476 $ ödüyorlar.
Bizim ülkemizde ise, tüketici ton başına ortalama 1.476 $ dolar fiyat
ödeyerek şeker tüketiyor. Rakamlar bunlar ve bu rakamlar uluslararası
kuruluşların yayınladığı resmi rakamlar. İsteyen FAO’nun ya da AB’nin
ilgili kuruluşlarının internet sitelerine girip bakabilir. Bu, zaman zaman
çıkan haberlerin maksadı cambaza bak diyerek, milleti oyalamaktan
ibarettir. O oyalama esnasında pancar şekerinin alternatifi olan ve
toplum sağlığı için ciddi tehditler oluşturduğu bilim adamlarınca iddia
edilen ürünler üzerinde yapmamız gereken tartışma, kamuoyunun
önünden kaçırılmaktadır. Mesele bize göre bundan ibarettir.
Şeker sektörünü cİddİ bİr
tehlİke beklİyor
Hüseyin Akay
Kayseri Şeker - Yönetim Kurulu Başkanı
Kayseri Şeker, son 3 yılda 222 milyon lira kâr etti. Geçen yıl net kârımız ise
122 milyon lira oldu. 2 bin kişiye istihdam sağlayan bir kuruluşuz. Perakende
sektörüne Pankent markasıya hizmet veriyoruz. Biz Kayseri Şeker Yöneticileri,
çiftçiler ve diğer paydaşlarımızla birlikte çalışarak bu başarıya ulaşıyoruz.
Türkiye’de şeker sektörünü ciddi bir tehlike beklediğini görmekteyiz. 2017’de,
AB şeker kotalarını serbest bırakıyor. Şeker ticareti de serbestleşecek. Avrupa’ya
göre bizdeki maliyetler de daha yüksek. Eğer sektör 2017’ye iyi hazırlanmazsa,
Avrupa’nın ucuza ürettiği şeker Türkiye’de satılacak. Ve şeker fabrikalarımız
kapanacak, sektör batma noktasına gelecek. 200 bin çiftçi, ailesinin geçimini
bu sektörden sağlıyor; ancak sektörün resmi rakamlara yansımayan 50-60 bin
çalışanı daha olduğunu sanıyoruz. Özelleştirme ile ilgili daha önce yapılan iki
ihale iptal edildi. Bu fabrikaların kapasiteleri az, üretimmaliyetleri yüksek.
Ülkedeki şeker fiyatlarını da onlar belirliyor. Verimi ve kapasitesi düşük olan,
yılda 10 gün çalışan fabrikalar var. Yüksek maliyetler nedeniyle tüketici de
yüksek bedellerle şeker tüketmek zorunda kalıyor. Eğer şeker ucuza üretilecekse,
verimlilik esası dikkate alınacaksa, küçük kapasiteli fabrikaların bazılarının devre
dışı kalması gerekli. Türkiye’de 8’i özel, 33 şeker fabrikası var. Kota ve kapasite
yükseltilmesi şartıyla 12-13 fabrika daha Türkiye’nin ihtiyacını karşılar. Türkiye,
bir an önce karar vermeli. Avrupa ile arasındaki açığı kapatmalı. Bu fabrikaların
bir an önce devletin elinden çıkması lazım. Satış işlemi olmuyorsa, özelleştirmede
farklı bir model uygulanabilir. Yetkili birimlere kapasite artırımı şartıyla kira
modelini teklif ettik. Eğer kiraya verme modeli uygulanırsa, Avrupa ile aramızda
yaşanması beklenen sorunun çözümü için bir adım atılmış olabilir.
1...,113,114,115,116,117,118,119,120,121,122 124,125,126,127,128,129,130,131,132,133,...140
Powered by FlippingBook