 
          dosya
        
        
          60
        
        
          Ben, aile bireylerinin şirketlerimizde görev almasına kesinlikle
        
        
          olumsuz yaklaşmıyorum. Hepimizin iş yaşamının yanında bir de
        
        
          sosyal yaşamı var. Eğer sosyal yaşamınızı ve çevrenizi tamamen
        
        
          işten soyutlamaya kalkarsanız, bir süre sonra hayattan da
        
        
          bir beklentiniz kalmaz ve bu sizin iş performansınızı düşürür.
        
        
          Dolayısıyla bu şekilde bir soyutlama doğru değildir. Önemli
        
        
          olan burada dengeyi doğru ayarlamaktır. Aile bireylerinin ve
        
        
          profesyonellerin yer alma oranını mantıklı ölçülerde dengelediğiniz
        
        
          sürece sorun yok. Akrabaların, dostların, hemşerilerimizin bizimle
        
        
          çalışmak istemelerinin nedeni  “Biçen” ismini kendilerinden bir
        
        
          parça olarak görmeleri ve onunla gururlanmaları. Dolayısıyla bizim
        
        
          bu sahiplenmeye ve enerjiye ihtiyacımız var.
        
        
          Kurumsallaşma konusunda da bir kafa karışıklığı olduğunu
        
        
          düşünüyorum. Kurumsallaşma, aileyi dışlamak değildir. Bu kavram
        
        
          yanlış anlaşılıyor. Çalışanın akraba olması, hemşeri olması veya
        
        
          olmaması bir etken değil.  Önemli olan, bu insanlara ne kadar
        
        
          eğitim veriyorsun, nasıl bir altyapı sağlıyorsun, çalışmaların
        
        
          sonuçlarını ne kadar ölçebiliyorsun, ölçtüğün sonuçları ne kadar
        
        
          adil değerlendiriyorsun. Kurumsallaşma denen kavramın temeli
        
        
          adalettir. Adaleti sağlamak için de performansı doğru kriterlerde
        
        
          ölçmen gerekli.
        
        
          
            Koçluk ve kaptanlık metodu
          
        
        
          Ayrıca çok önemli olan bir konu da; ikinci kuşaklara yetki verirken
        
        
          bunu nasıl verdiğindir. İnsanı robotlaştırarak, sadece verilen bir
        
        
          görevi hiç yaratıcılığını katmadan yapmasını bekliyorsan bunun bir
        
        
          anlamı kalmıyor. Doğru yöntem ise, koçluk ve kaptanlık metodu.
        
        
          İkinci kuşakların insiyatif kullanmalarını sağlamak, onların
        
        
          yeteneklerini kullanmasını teşvik etmek gerekiyor. Bu şekilde bir
        
        
          yaklaşım şirketin tamamını etkiliyor. Siz, yöneticilerinize koçluk
        
        
          metoduyla yaklaştığınızda yöneticileriniz de kendi çalışanlarına
        
        
          bunu uyguluyor ve şirketin tamamında, insanların işini sahiplendiği,
        
        
          değer yaratmak için çaba gösterdiği bir ortam oluşuyor. Biz,
        
        
          bu yaklaşımı sadece aile bireylerine değil, tüm genç kuşak
        
        
          çalışanlarımıza uygulamaya çalışıyoruz.
        
        
          
            “İnanmamız gerekir”
          
        
        
          İnsanlık tarihi boyunca her kuşak, kendisinden sonra gelen kuşak
        
        
          için “Bunların aklı havada, bizim gibi değiller, sorumluluk sahibi
        
        
          değiller” demiştir. Bu aslında bir klişedir. Bu klişenin temel nedeni
        
        
          ise; insanoğlunun tarih boyunca sürekli gelişmesi, yeniliklerin
        
        
          içinde doğup büyüyenleri, o yeniliklere önceki kuşaklardan daha
        
        
          iyi adapte olmaları ve daha farklı bakış açıları getirmesidir. Belki
        
        
          baktığınız zaman bizlerin babaları, dedeleri de bizler için aynı
        
        
          şeyleri düşündü. Ama bizler, işimizi başarıyla yaparak bugünlere
        
        
          geldik. Dolayısıyla bizden sonraki kuşakların da işlerini başarıyla
        
        
          yapacaklarına inanmamız gerekir. Onların bakış açıları daha farklı,
        
        
          teknolojiye daha yatkınlar, farklı fikirlere daha açıklar. Bu da gayet
        
        
          doğal; çünkü onlar farklı imkânlarla büyüdüler. Biz birinci kuşaklar
        
        
          olarak, onların farklılıklarını bir zenginlik olarak görmeliyiz ve
        
        
          onları robotlaştırmak yerine, bu farklı özelliklerinden nasıl doğru
        
        
          yararlanacağımızı bilmeliyiz. Bizler, tecrübelerimizi genç kuşaklara,
        
        
          onların kendi yeteneklerini de kullanabilecekleri şekilde doğru
        
        
          yaklaşımla aktarırsak şirketlerimizin geleceğinin de emin ellerde
        
        
          olacağına inanıyorum.
        
        
          Gençlerİn farklılıklarını
        
        
          zengİnlİk olarak
        
        
          görmelİyİz
        
        
          İhsan Biçen
        
        
          Biçen
        
        
          Yönetim Kurulu Başkanı