 
          dosya
        
        
          69
        
        
          bu sosyal hareketlerin birey dünyasına etkisini, bireylerin tutum
        
        
          ve davranışlarındaki farklılıkları tanımlar. Kişilik, aileden gelen
        
        
          genetik faktörlerle birlikte, toplumsal öğretilerin ve rol modellerin
        
        
          etkileşimiyle oluşur. Dolayısıyla bireyin kişiliğini, mizacı ve toplumsal
        
        
          değerlerle aşılanan karakteri oluşturur. Kuşak farklılıklarının ortaya
        
        
          koyduğu anlayış ve davranış farklılıkları, bireylerin içinde büyüdükleri
        
        
          toplumun değerleriyle etkileşim halindedir. Hitler’in güdümüne
        
        
          girince faşist, sosyal demokrat sistemin içine girince sosyalist olan
        
        
          Alman yazar Günter Grass’in hayat hikâyesi bu dönüşümün bir
        
        
          örneğidir. Grass, gençlik dönemindeki hayat amacını ve değerlerini şu
        
        
          sözlerle anlatır: “...Çünkü Hitler Gençliği'nin bir üyesi olarak aslında
        
        
          bir Genç Nazi'ydim. Sonuna kadar inançlıydım. Fanatik değildim, en
        
        
          ön safta yer almıyordum; ama gözümü refleksle bayrağa dikerek, ki o
        
        
          bayrağın bizim için 'ölümden de öte' olduğu söyleniyordu, neferlerin
        
        
          arasında yer aldım, uygun adım yürüdüm. Hiçbir kuşku inancımı
        
        
          sarsmadı...” Değerler, bazı alt kümeler oluşturur ve her kümelenme
        
        
          kendine özgü değerlere bağlı olarak farklı sosyal etkileşimlerle var
        
        
          olur. Değerler bireyin davranışının belirleyicisidir, toplumsal kimlik
        
        
          ve karakter oluşumunda yol gösterir. Kuşak farklılıkları, bir yönüyle
        
        
          değer farklılıkları olarak tanımlanabilir.
        
        
          Amerika’da, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Baby Boomers olarak
        
        
          adlandırılan kuşak iki farklı sosyal değişimi yansıtır: Biri, ailelerin
        
        
          yeniden bir araya gelmesi ve doğurganlığın artması, diğeri zayıflayan
        
        
          ekonominin bir ivme kazanması için yapılan yeni çalışmalarla
        
        
          belirginleşir. Türkiye, II. Dünya Savaşı’na girmemiştir ve önceki
        
        
          yıllara kıyasla 1946’da çocuk doğumları patlamamış, ekonomi bir
        
        
          önceki yılla karşılaştırıldığında daha farklı bir boyuta ani bir geçiş
        
        
          göstermemiştir. Türkiye’de, o dönemin kuşağı 1923’te başlayan
        
        
          Türkiye Cumhuriyeti’nin
        
        
          kuruluşundan sonra görev alan
        
        
          Cumhuriyetçiler kuşağıdır
        
        
          (1923-1946). Cumhuriyetçiler
        
        
          kuşağı, büyük bir
        
        
          yönetim değişikliği
        
        
          gerçekleştirerek,
        
        
          ülkemizi diğer dünya
        
        
          ülkeleri arasında
        
        
          paylaşılmaktan kurtaran
        
        
          bir önceki neslin çabalarını
        
        
          hayata taşımıştır. Bu kuşağın
        
        
          temsilcileri olarak görev
        
        
          yapan bütün entelektüeller,
        
        
          öğretmen, asker, hukukçu ve
        
        
          doktorlar, Anadolu’ya ışık götürmek
        
        
          için gitmiş, bunu Cumhuriyet’i
        
        
          güçlendiren bir görev olarak
        
        
          yapmışlardır. Ardından 1947-1959 arası
        
        
          doğumlular; yani 47’liler ve İhtilalciler
        
        
          kuşağı (1960-1980) gelir. Demokratik
        
        
          Cumhuriyeti devam ettirmekte zorluk çeken
        
        
          politikalar hayatı darbelerle durdurmuş ve
        
        
          her darbe güçlenmesi gereken demokrasinin
        
        
          kolunu kesmiştir. 1980 sonrasında bilgi
        
        
          toplumuna geçen ve dünyaya teknolojiyle
        
        
          katılması mümkün olan kesimler Y kuşağını
        
        
          oluşturmuştur.
        
        
          
            Y kuşağının teknolojiyle ilişkisi, klasik mesleklerin uygulama alanlarıyla
          
        
        
          
            sınırlı değildir. Bu kuşak, teknolojinin sunduğu yeni meslekleri de hayata
          
        
        
          
            taşımaya başlamıştır. Örneğin, sosyal medya uzmanlığı, bu değişim
          
        
        
          
            ihtiyacıyla doğmuş yeni bir meslektir.