 
          1984 yılında Gebze/Kocaeli’de doğdum. Yıldız Teknik Üniversitesi
        
        
          İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümü mezunuyum. İlk iş
        
        
          deneyimim kendi şirketimizde idi. 2007 yılından beri kendi şirketimizde
        
        
          çalışıyorum. Şu anda Finans Müdürüyüm. Finans departmanına
        
        
          başlamadan önce, sahada çeşitli departmanlarda görev yaptım. Saha
        
        
          atmosferini yaşayarak, genel müdürlüğe geçiş yapmak daha faydalı diye
        
        
          düşünüyorum. Bu sebeple şirket olarak, öncelikli başlangıç aşamasını
        
        
          her zaman saha ile birlikte yürütüyoruz.
        
        
          Şirketimizde, kuşak çatışmasını yoğun olarak yaşamıyoruz. Net şekilde
        
        
          cevap verebilirim ki, şirketimiz birinci kuşak temsilcileri, ikinci kuşak
        
        
          temsilcilerinin otorite ve yetkisini tanıyor. Şirketimizde yetki ve otorite
        
        
          karmaşası yaşamıyoruz. Departmanlar sağlıklı çalışıyor. Şirket içi
        
        
          hiyerarşi sürecimiz de oturmuş durumda. Bu sebeple sadece biz ikinci
        
        
          kuşak temsilcileri değil, diğer yönetici ve yetkili arkadaşlarımız da yetki
        
        
          ve otorite sürecinde sıkıntı yaşamıyorlar.
        
        
          
            “Değişim süreçlerimizi zamana yayarak gerçekleştirdik”
          
        
        
          İkinci kuşak temsilcilerinin, yeni fikirleri birinci kuşaklara kabul
        
        
          ettirebilmeleri için öncelikle onların güvenlerini kazanmak durumunda
        
        
          olduklarını düşünüyorum. Sonuçta, alışılagelmiş bir şirket yönetimi
        
        
          ve teamüller söz konusu. Bu teamülleri ve yönetim anlayışını bir anda
        
        
          değiştirmek ya da yeni fikirleri kabul ettirebilmek kolay bir hadise
        
        
          değil. İkinci kuşak temsilcileri de, bu sürecin içerisine büyük bir
        
        
          heyecanla girdikleri için hızlı ve radikal değişiklikler yapmak istiyorlar.
        
        
          Bu değişiklikleri sürece yaymadan yapmaya çalıştıkları için zaman
        
        
          zaman başarısız oluyorlar. Öncelikle kendilerini şirket içerisinde kabul
        
        
          ettirmeli ve değişim sürecine öyle başlamalılar. Bu bağlamda, biz de
        
        
          ilk senelerimizde buna büyük özen gösterdik ve değişim süreçlerimizi
        
        
          zamana yayarak gerçekleştirdik. Bu tip durumlarda elbette ki kararlılık
        
        
          göstererek, yeni fikirlerimizin ve projelerimizin arkasında duruyoruz;
        
        
          ancak unutulmaması gereken bir husus var ki, o da şayet birinci kuşak
        
        
          bu yeni fikirlere direniş gösteriyorsa mutlaka altında yatan önemli bir
        
        
          sebep bulunmaktadır. Tüm yeni fikir ve projelerin mutlak bir şekilde
        
        
          şirketlerimizde olumlu etki bırakacağını düşünmemeliyiz. Bu sebeple
        
        
          kararlılık göstergesinin de bir sınırı olması gerektiğini ve aşırı kararlılıkla
        
        
          şirket sürecine zarar verilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
        
        
          
            “Birinci kuşak daha uyumlu”
          
        
        
          Hepimiz birer aile şirketiyiz. Ve içinde bulunduğumuz sektörü
        
        
          incelediğimizde birçoğumuzda ikinci kuşak temsilcileri şirket içinde
        
        
          aktif rol oynuyor. Bu rolü de birinci kuşak temsilcileri ile birlikte oynuyor.
        
        
          Birinci kuşak, gençlere bireysel anlamda güveniyor. Etkin ve yetkin
        
        
          olduklarına da inanıyorlar; fakat asıl sıkıntı şu ki, ikinci kuşağın birlikte,
        
        
          yani kuzenler olarak şirketi yönetemeyeceklerine ve kendi aralarında
        
        
          çatışma yaşayabileceklerine inanıyorlar. Bir gerçeği kabul etmek gerekir
        
        
          ki, nesil çok hızlı değişiyor. Bununla beraber alışkanlıklar ve hayata
        
        
          bakış açısı da değişiyor. Birinci kuşak genelde kardeşlerden oluşuyor. Bu
        
        
          kardeşlerin hayata bakışları birbirlerine çok paralel ve daha uyumlular;
        
        
          fakat aynı durumu ikinci kuşaklar için söylemek kolay değil. Bana kalırsa
        
        
          birinci kuşaktaki asıl tedirginlik, bireysel anlamda şirketi yönetebilme
        
        
          konusunda etkinlik ya da yetkinlikten ziyade, gençler arasında
        
        
          oluşabilecek çatışma süreci ve bunun şirkete yansıyabilecek olumsuz
        
        
          etkisi.
        
        
          dosya
        
        
          66
        
        
          Bİrİncİ kuşak, kayığın neresİnde
        
        
          bulunması gerektİğİnİ İyİ bİlmelİ