 
          karşı daha duyarlı ve bilinçli olmasını sağlar.
        
        
          Eğitim, önemli bir toplumsal değişim aracıdır.
        
        
          Dolayısıyla eğitim her ülkenin toplumsal,
        
        
          ekonomik, politik ve kültürel değerlerinden
        
        
          kopuk olmamalıdır ve de temel evrensel hak
        
        
          ve özgürlükler üzerinden şekillenmelidir.
        
        
          
            “Eğitim, doğal bir haktır”
          
        
        
          Eğitim hakkının yaşama geçirilmesinde
        
        
          ya da toplumlarda bireyin eğitim hakkının
        
        
          yaşam bulmasında belirli koşullar dayanak
        
        
          oluşturmaktadır. Örneğin, eğitim hakkının
        
        
          yaşama geçirilmesinde bir koşul kamu
        
        
          finansmanı ise, bir diğer koşul eğitimin
        
        
          bilimsel, demokratik, laik ve nitelikli olmasıdır.
        
        
          Bir diğer koşul ise, insanların kendi dil ve
        
        
          kültürlerini geliştirmelerini sağlayacak bir
        
        
          yöntemin izlenmesidir.
        
        
          Eğitim hakkının gelişim ve uygulama
        
        
          süreçlerinin küçük bir tarih yolculuğuna
        
        
          baktığımızda dünyada özellikle Fransa ve
        
        
          sanayi devrimi ile birlikte eğitim hakkının
        
        
          kullanılmasında bir ivme kazanıldığı görülür.
        
        
          İnsanlık tarihinin her döneminde eğitimin var
        
        
          olduğu görülür; ancak Fransız Devrimi’nden
        
        
          sonra eğitimin bir hak olarak kabul görüldüğü
        
        
          karşımıza çıkmaktadır. Fransız Devrimi’nden
        
        
          önce eğitimden, özellikle ayrıcalıklı kesimler
        
        
          olarak tanımlayabileceğimiz soylular ve
        
        
          aristokratlar yararlanabiliyordu. Fransız
        
        
          Devrimi sürecinde ise, eşitlik özgürlük ile
        
        
          birlikte eğitiminde doğuştan gelen doğal
        
        
          bir hak  tanımlanması içerisine alındığını
        
        
          görüyoruz.
        
        
          Türkiye'de, aynı tarihsel yolculuktan kısa bir
        
        
          kesit aldığımızda Osmanlı İmparatorluğu’nda
        
        
          eğitimin kamusal bir görev olarak
        
        
          algılanmasının ilk defa 1839 tarihinde
        
        
          Tanzimat Fermanı'nın yayınlanmasından
        
        
          sonra gündeme geldiğini görüyoruz. 1869
        
        
          Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’nde ise,
        
        
          İlköğretimin  tüm vatandaşlara zorunlu ve
        
        
          parasız sağlanacağı ilan edilmiştir.
        
        
          Cumhuriyetin ilanı arifesindeki İzmir İktisat
        
        
          Kongresi’nde yeni bir ulus inşa etmek
        
        
          hedefi eksen alınarak, bu temelde bir
        
        
          eğitim anlayışının tohumları atılmış oldu.
        
        
          Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan yeniden
        
        
          yapılanma süreciyle  birlikte 3 Mart 1924
        
        
          tarihinde Tevhidi Tedrisat Kanunu çıkarılarak,
        
        
          bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na
        
        
          bağlanmıştır. 20 Nisan 1924 tarihinde kabul
        
        
          edilen Teşkilatı Esasîye Kanunu’nun  87.
        
        
          maddesinde "İlköğretim bütün Türkler için
        
        
          mecburi ve devlet okullarında parasızdır.
        
        
          “denilerek, Cumhuriyet döneminde ilköğretim
        
        
          zorunlu kılınmıştır.
        
        
          
            “Eğitim hakkının kullanımı
          
        
        
          
            atlanmamalıdır”
          
        
        
          Günümüze kadar süren eğitim hakkının
        
        
          gelişim süreçleri ile ilgili diğer tarihi
        
        
          başlıkları bir kenara bırakarak bugüne
        
        
          bakalım. Günümüzde iletişim olanaklarının
        
        
          yarattığı bilgi erişim kolaylığına rağmen
        
        
          eğitim hakkının kullanımı atlanmamalıdır.
        
        
          Bütün ülke vatandaşlarımızın eğitim
        
        
          hakkına erişim konusunda her türlü kamu
        
        
          desteğinin sağlanması tarihi bir öneme
        
        
          sahiptir. Unutulmamalıdır ki, ülkeler kendi
        
        
          vatandaşlarının eğitim hakkına erişimi
        
        
          önündeki engelleri kaldırmadan  gelişmiş
        
        
          toplum düzeyine ulaşamazlar. Bu  bilimsel
        
        
          gerçeklik ışığında, değişim ve dönüşümün
        
        
          lokomotifi olan eğitim süreçlerini yaşamın
        
        
          her alanında uygulamak sorumluluk ve
        
        
          zorunluluktur.
        
        
          TPF olarak, perakende sektörümüzde
        
        
          eğitimmeşalemizle  ülkemizin dört bir
        
        
          yanını aydınlatma çabamızın gizemi bu
        
        
          sorumluluk duygumuzdan ve inancımızdan
        
        
          kaynaklanmaktadır.