Perder Dergisi 42. Sayı - page 68

1984 yılında Gebze/Kocaeli’de doğdum. Yıldız Teknik Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümü mezunuyum. İlk iş
deneyimim kendi şirketimizde idi. 2007 yılından beri kendi şirketimizde
çalışıyorum. Şu anda Finans Müdürüyüm. Finans departmanına
başlamadan önce, sahada çeşitli departmanlarda görev yaptım. Saha
atmosferini yaşayarak, genel müdürlüğe geçiş yapmak daha faydalı diye
düşünüyorum. Bu sebeple şirket olarak, öncelikli başlangıç aşamasını
her zaman saha ile birlikte yürütüyoruz.
Şirketimizde, kuşak çatışmasını yoğun olarak yaşamıyoruz. Net şekilde
cevap verebilirim ki, şirketimiz birinci kuşak temsilcileri, ikinci kuşak
temsilcilerinin otorite ve yetkisini tanıyor. Şirketimizde yetki ve otorite
karmaşası yaşamıyoruz. Departmanlar sağlıklı çalışıyor. Şirket içi
hiyerarşi sürecimiz de oturmuş durumda. Bu sebeple sadece biz ikinci
kuşak temsilcileri değil, diğer yönetici ve yetkili arkadaşlarımız da yetki
ve otorite sürecinde sıkıntı yaşamıyorlar.
“Değişim süreçlerimizi zamana yayarak gerçekleştirdik”
İkinci kuşak temsilcilerinin, yeni fikirleri birinci kuşaklara kabul
ettirebilmeleri için öncelikle onların güvenlerini kazanmak durumunda
olduklarını düşünüyorum. Sonuçta, alışılagelmiş bir şirket yönetimi
ve teamüller söz konusu. Bu teamülleri ve yönetim anlayışını bir anda
değiştirmek ya da yeni fikirleri kabul ettirebilmek kolay bir hadise
değil. İkinci kuşak temsilcileri de, bu sürecin içerisine büyük bir
heyecanla girdikleri için hızlı ve radikal değişiklikler yapmak istiyorlar.
Bu değişiklikleri sürece yaymadan yapmaya çalıştıkları için zaman
zaman başarısız oluyorlar. Öncelikle kendilerini şirket içerisinde kabul
ettirmeli ve değişim sürecine öyle başlamalılar. Bu bağlamda, biz de
ilk senelerimizde buna büyük özen gösterdik ve değişim süreçlerimizi
zamana yayarak gerçekleştirdik. Bu tip durumlarda elbette ki kararlılık
göstererek, yeni fikirlerimizin ve projelerimizin arkasında duruyoruz;
ancak unutulmaması gereken bir husus var ki, o da şayet birinci kuşak
bu yeni fikirlere direniş gösteriyorsa mutlaka altında yatan önemli bir
sebep bulunmaktadır. Tüm yeni fikir ve projelerin mutlak bir şekilde
şirketlerimizde olumlu etki bırakacağını düşünmemeliyiz. Bu sebeple
kararlılık göstergesinin de bir sınırı olması gerektiğini ve aşırı kararlılıkla
şirket sürecine zarar verilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
“Birinci kuşak daha uyumlu”
Hepimiz birer aile şirketiyiz. Ve içinde bulunduğumuz sektörü
incelediğimizde birçoğumuzda ikinci kuşak temsilcileri şirket içinde
aktif rol oynuyor. Bu rolü de birinci kuşak temsilcileri ile birlikte oynuyor.
Birinci kuşak, gençlere bireysel anlamda güveniyor. Etkin ve yetkin
olduklarına da inanıyorlar; fakat asıl sıkıntı şu ki, ikinci kuşağın birlikte,
yani kuzenler olarak şirketi yönetemeyeceklerine ve kendi aralarında
çatışma yaşayabileceklerine inanıyorlar. Bir gerçeği kabul etmek gerekir
ki, nesil çok hızlı değişiyor. Bununla beraber alışkanlıklar ve hayata
bakış açısı da değişiyor. Birinci kuşak genelde kardeşlerden oluşuyor. Bu
kardeşlerin hayata bakışları birbirlerine çok paralel ve daha uyumlular;
fakat aynı durumu ikinci kuşaklar için söylemek kolay değil. Bana kalırsa
birinci kuşaktaki asıl tedirginlik, bireysel anlamda şirketi yönetebilme
konusunda etkinlik ya da yetkinlikten ziyade, gençler arasında
oluşabilecek çatışma süreci ve bunun şirkete yansıyabilecek olumsuz
etkisi.
dosya
66
Bİrİncİ kuşak, kayığın neresİnde
bulunması gerektİğİnİ İyİ bİlmelİ
1...,58,59,60,61,62,63,64,65,66,67 69,70,71,72,73,74,75,76,77,78,...140
Powered by FlippingBook